Выбрать главу

– Can sıkıntısından efendim…

– Ne demek can sıkıntısı? –Vakit öldürüyordum efendim…

186– Test sonuçları

Amerikalı bilim adamları, uçaklarda kullanılan camların sağlamlığını test etmek için bir makine geliştiriyorlar. Bu makine, ölü tavuk fırlatıyor. Fırlatış hızı ve diğer değerleri, uçuş halinde çarpan bir kuş ile aynı. Uçaklardaki camları doğal yöntemlerle test etmiş oluyorlar –böylece… Bu iş ingilizlerin çok ilgisini çekiyor ve trenlerde denemek üzere makineyi ödünç alıyorlar. Fakat bütün ayarları yapmış olmalarına rağmen sürekli bütün camlar kırılıyor hatta bazen arkalara kadar gidebiliyor. Durumu makineyi üreten şirkete söylediklerinde şirket yetkilileri şöyle cevap veriyorlar:

– Çözülmüş tavuk kullanın!

187– Ayar

Küçük kasabanın belediye memuru ayda bir kere postaneye telefon ederek saati sormak adetindeydi. O gün de aynı amaçla postaneye telefon açtı ve saati sordu. Santraldakı kız dayanamayıp sordu:

– Kuzum niçin bizden ayda bir kere saati sorarsınız? Memur izah etti:

– Belediye binasındaki saat kulesinin ayarı benim görevlerim arasındadır. O saatin de dakikası dakikasına doğru gitmesi gerekir.

– Ne kadar garip!

– Niçin garip oluyor?

– Biz postanedekiler de saatlerimizi sizin saate göre ayarlarız da…

KARADENİZ FIKRALARI

188– 0–0 berabere

İki Karadeniz takımı, Rizespor ile Sinopspor maç yapıyorlarmış. O esnada stadın yanından bir tren geçmiş. Sinoplular trenin düdüğünü hakemin bitiş düdüğü zannetmişler ve sahayı terketmişler. Kalan 85 dakikada Rizespor da gol atamayınca maç 0–0 berabere bitmiş.

189– Reçeteni göster

Temel eczacılık fakültesini bitirmiş, fakat eczane açacak 3'eteri kadar parası yok… Girmiş bir eczaneye:

– Beyefendi sizde soğan var mı?

Adam Temel'i başından savmış. Temel bu durur mu? Her‑gün yeni saçma sorularla geliyormuş. Birgün eczacı dayanamamış Temel'e sormuş:

– Kardeşim senin derdin ne?

– Burayı bana sat.

Eczacı kurtulmak için eczaneyi satmış, birkaç gün sonra eczaneyi satan adam içeri girmiş, Temel'e:

– Siz de soğan var mı? demiş… Temel adama:

– Bizde soğan var ama senin reçeten var mı? demiş…. •

190– Devekuşu

Temel devekuşu avlamak için Avustralya'ya seyahata çıkıyor. Av sahasında malzemelerini hazırlayıp maceraya atılıyor.

Bir virajı dönünce bakıyor ki 10–15 tane devekuşu… Hemen arabayı durduruyor, silahını doğrultuyor. Devekuşları silahı görünce ürkerek kafalarını kuma gömüyorlar, yani akıllarınca saklanıyorlar. Temel etrafa bakıyor ve kendi kendine sinirli sinirli soruyor:

– Ula nereye gittu bu hayvanlar?

191– Orman manzarası

Temel ile Dursun ormanda yürüyorlar. Bir ara Temel Dursun'a sesleniyor:

– Dursun ormanın güzelliğine bak.

Dursun:

– Ağaçlardan göremiyorum ki…

192– N'aber hemşerim

Temel şehre inmiş. Dolaşırken bakmış bir pencere kenarında bir papağan… İçinden:

– Allah Allah kuşa bak yav… demiş.

Tabii bu arada papağan da Temel'in kendisine baktığım göröp:

– Ne bakıyorsun hemşerim… demiş. Temel biraz şaşkınlık biraz da saflıkla:

– Afedersun hemşerum. Ben şeni kuş sandiydum.

193– Bilinen fıkralar

Temel kahvenin bir köşesinde kendi kendine mırıldanıyor, arada bir de gülüyor.

Ara sıra da hatırladığı birşeyi boşvermek istermiş gibi elini yukarıya doğru kaldırıp indiriyörmüş.

Arkadaşları merak etmişler:

– Yahu Temel sen sabahtan beri kendi halinde konuşarak gülüyorsun. Niye?…

Temeclass="underline"

– Kendi kendime fıkra anlatıyorum.

– Peki araşır a elini yukan kaldırıp indiriyorsun… Temeclass="underline"

– Yahu bildiğim fıkra aklıma gelirse onu geçiyorum.

194– Uçuş süresi

Temel Amerika’ya gitmesi icap etmiş. Amerikan haavayolu şirketi PANAM'a telefon açmış, Amerika'ya uçuş süresinin ne kadar olduğunu sormuş. Santral memuresi o an biraz meşgulmüş, kibarca izin istemiş:

– Bir dakika… demiş. Temel memnun bir tavırla:

– Teşekkür edeyrum, deyip telefonu kapatmış.

195– Deney

Venedikte deney yapan bilim adamları insanların beyninden parça alarak, kobayın söylediklerini kasete kaydediyorlarmış.

Beyninden biraz parça alınan İtalyan kobay başlamış konuşmaya:

–huano mito…

Beyninden bir parça daha almışlar İtalyan kobay tekrar konuşmaya başlamış:

– huano mi.

Bir parça daha alıyorlar:

– huan.

Beyninin son parçasını da alıyorlar ve adam başlıyor:

– Çay elinden öteyi gidelim y ali y ali…..

196– Deney sonuçları

Karadenizli bir bilim adamı pirelerle deney yapıyor. Pireye sıçra diyor, pire sıçrıyor. Zıpla diyor, pire zıplıyor.

Pirenin kanatlarım koparıyor ve zıpla diyor, pire ayaklarıyla zıplıyor.

Deney sonucu rapor 1: Pire kanatları koparılmış olarak zıpladı.

Bu defa ayaklarını koparıyor ve zıpla diyor, hareket yok. Bir daha zıpla diyor yine hareket yok ve adam yazıyor.

Rapor 2: Pirelerin ayakları kopunca kulakları duymuyor.

197– Piyango

Cemal iki tane piyango bileti almış. Bunu gören Temel karşı çıkmış:

– Niye içi tane aldun? Püyuk ikramiye pi tane.

198– Oruç

Hasan, Temel'e sormuş:

– Ula Temel… Oruçlu oruçlu en çok kaç hamsi yiyepilirsun?

– 100 tane yiyepilirum…

– Pilemedun… Bir tane yiyepilursun.

– Haçan nasıl olir?

– Pa pir tane yedun mi orucin pozulir… 99 taneyi oruçsuz yemiş olirsun.

Neyse Temel bunu kafaya takıyor. O da yine yolda gördüğü Cemal'e soruyor:

– Ula Cemal, oruçlu oruçlu en çok kaç hamsi yiyepilursun?

– 50 tane…

– Ha 100 tane demiş olaydun saa cüzel pişey an‑latacağdum.

199– En iyi seçenek

Naziler, İngiliz, Fransız ve Laz'ı esir almışlar ve sonuçta ölüm cezasına çarptırmışlar. Ve askerler soruyor:

– Beyler giyotinle mi, asılarak mı, kurşuna dizilerek mi ölmek istersiniz?

İlk önce Fransız cevap verdi:

– Benim atalarım hep giyotinle öldüler ben de giyotinle ölmek isterim.

Fransızı götürmüşler kafasını giyotine yerleştirmişler. Giyotini üstten bırakıyorlar. Tam kafasına 2 santim kalınca giyotin duruyor. Maalesef giyotin bozuk…

Almanlar sinirleniyor. Çünkü bu durumda Fransız ölüm cezasından kurtulmuş oluyor.

İngiliz:

– Asılarak ölmek çok kötü beni de giyotinle öldürün.

İngiliz güya uyanıklık yapıyor. Almanlar giyotini tamir ediyorlar. Ama olay aynı şekilde cereyan ediyor, giyotin tekrar bozuluyor. Sonuçta İngiliz de kurtuluyor.

Sıra bizim laza geliyor. Bizim Temel de uyanık:

– Asılarak ölmek gerçekten çok kötü. Ee zaten giyotin de çalışmıyor. En iyisi beni kurşuna dizin.

200– Zor durum

Temel çok zengin ayrıca prestiji de sağlam. Birgün otelin birinin kral dairesinde ummadık birşey oluyor. Temel altına kaçırıyor. Temel pantolonun falan fazla kirlenmediğine seviniyor ama çorap batmış. Şimdi komi'yi çağırsa rezil olacak. En iyisi diyor pencereden aşağı atayım. Çorabı pencereden sallarken elinden kaçıyor ve tavana çarpıp yere düşüyor.

Eyvah tavan mahvoldu.

Çaresiz komi'yi çağırıyor. Komi içeri giriyor. Temeclass="underline"

– Su tavandakini temizle sana bir maaşın kadar avans vereyim.