Выбрать главу

Komi çok şaşkın tabii, cevap veriyor:

– Sen kakanı oraya nasıl yaptığını söyle ben sana iki maaşımı vereyim.

201– Yanlış numara

Temel saat 02.30 da arkadaşı Dursun'u arıyor. Telefon kalkıyor.

– Buyrun.

Temel Dursun'un sesini tanıyor:

–Alo. Dursun orası 11,11 mi?

– Hayır Temel burası 1,1,1,1

– Kusura bakma Dursun yanlış numara.

202– Ağır roman

Temel kitapçı dükkanına girmiş. Bilgiç bilgiç:

– Bana bir roman lazım. Kitapçı tezgahtan sormuş:

– Efendim ağır mı olsun hafif mi? Temeclass="underline"

–Farketmez canım. Nasıl olsa arabam dışarıda.

203– Tamdım seni!

Temel ameliyat odasına alındı. Operatör, narkozcu ve yardımcıları içeriye girdiler. Tam narkoz verileceği sıra Temel olanca dikkatiyle operatöre baktı ve seslendi:

– Doktor, çikar o maskeyi! Tanidum seni!

204– Fırsatlar ülkesinde

Dursun Amerikaya gidiyor. 5, 6 ay sonra arkadaşı Temel'i arıyor:

– Ula Temel hacan çabuk buraya gel. Temeclass="underline"

– Niye la Dursun? Dursun:

– Ha burada çabuk zengin olayisun. Temeclass="underline"

– Ne is yapacağum?

Dursun.

– Ula sırf yere düşen paralari topla yeter. Başka iş yapma. Neyse Temel Amerika'ya gidiyor. Uçaktan iniyor. Taksi

durağına giderken bakıyor ki yerde 100 dolar. Kendi kendine:

– Ula ilk günden mi işe başlayacağuz, diyor ve yerdeki parayı almadan yoluna devam ediyor.

205– Azami yükseklik

Temel ile Dursun bir kamyona 6 metre yüksekliğinde eşya yüklemişler. İstanbul'a götürüyorlar, istanbul'a girerken alt–üst geçit köprüleri ile karşılaşmaya başlamışlar. İlk köprüye vardıklarında bir trafik tabelası gözlerine ilişmis:

Köprü yüksekliği 4.50 m.

Temel kamyonu köprüye 15 metre kala yavaşlatmış. Dursun etrafa bakmış. Temel'e:

– Temel gazla etrafta polis falan yok.

206– Hafıza kaybı

Rus gizli haber alma örgütü KGB Ruslar hakkında çok gizli sırları ele geçiren; Amerikalı, İngiliz ve Laz'dan oluşan üç ajanı yakalamıştı. Bu ajanlar bilgiyi güvenlik açısından üçe bölmüş ve herbirinin diğer iki sırdan haberi olmayacak şekilde herşeyi ayarlamışlardı.

KGB bunları konuşturmak için işkencelere başladı. Amerikalı kendisine ait bilgiyi 9. gün ağzından kaçırdı. Sıra İngilize gelmişti. Onun ağzı da 17. gün çözüldü. Lazı da konuşturabilirlerse herşey tamamlanacak. Ama laz bir türlü konuşmuyor. Artık 36. gün… İşkence seansından sonra getirip hücresine kapatıyorlar.

Laz kafasını duvara vurarak:

– Hatırla eşşoğleşşek hatırla…

207– Karpuz

Temel elini beline koymuş dalgın dalgın yürüyormuş. Adamın birinin dikkatini çekmiş ve Temel'i izlemeye başlamış. Temel belediye otobüsüne binmiş; eli hâlâ belinde. İnmiş; yarım saat yürümüş; eli hâlâ belinde. İzleyen adam dayanamamış koşup, önüne geçmiş:

– Kardeşim sen deli misin?

– Yooo.

– Peki, hasta mısın?

– Yoo, değilim.

– Seni iki saattir izliyorum. Elin belinde dolaşıp yürüyorsun. Hayrola?

Temel bakmış:

– Anaaaa, karpuz düşmüş.

208– Önce onlar başlattı

Hayvanat bahçesinde Temel, yılanların karşısına geçmiş nanik yaparak dilini çıkarıp duruyordu. Hayvanat bahçesinin görevlisi çıkıştı:

– Hey arkadaş! Sen ne yaptığını sanıyorsun ha?! Temeclass="underline"

– Niye bana çıkışaysun, onlara bağırsana… Önce onlar başlattu.

209– İstiap haddi

Devriye polis arabası, kırmızı ışıkta duran kamyonun şoförünün aşağı inip, arkayı kapatan tenteye elindeki sopayla dört beş kere vurduğunu görmüş…

İlerdeki kırmızı ışıkta, kamyon şoförü yine inmiş, elindeki sopayı tenteye birkaç kez vurmuş… Üçüncü lamba… Yine aynı şey… Polisler iyice meraklanmışlar.

Beşinci lambada, şoför elinde sopa aşağı inmişken, polisler kendi arabalarından fırlayıp, şoförün yolunu kesmişler:

– Dur, kimsin sen?

– Ben Temel… Kamyonun şoförüyüm.

– Onu biliyoruz da, niye her kırmızı ışıkta inip tenteye vuruyorsun?

– Bakın beyler, bu kamyon beş tonluk…

– Eee?

– Eeesi… İçinde altı ton tavuk var halbuki… Bir ton tavuğun devamlı uçması gerekmiyor mu?

210– Köklü sülale

Temel palavra atıyordu:

– Bizim sülale Yusuf peygambere kadar dayanır. Dursun itiraz etti:

– Amma da attun. Nerde ise sülalenin Nuh'un cemisine bindiğinu söyleyeceksun!

– Yok canım, bizim kendi takamuz varmış.

211– Plaka

Dursun koştura koştura kahvehaneye girer ve büyük bir telaş içinde Temel'e bağırır:

– Ula Temel, koş! Senin arabayı çalıyorlar! Yetiş!

Temel de bunu duyar duymaz yerinden fırlar ve arabasını kurtarmaya gider. Aradan üç–beş dakika geçmeden de çıkar gelir. Gayet rahattır ve telaşlı da değildir. Kahvehanedekiler şaşkın şaşkın sorarlar:

– N'oldu, Temel? Kurtardın mı arabanı? Temel'den cevap:

– Yok yahu, yakalayamadım. Hızlıydılar. Ama merak etmeyin, plakayı aldım.

212– Paraşüt

Temel gazetede THK'nun paraşüt kursu ile ilgili ilanını görmüş. İlgisini çekmiş ve hemen başvurmuş. Kaydını yaptırmış. Teorik dersleri bitirmişler ve sıra ilk atlayışa gelmiş. Herkes heyecanlı tabii.

Hoca:

– Arkadaşlar, ilk atlayışımızı 2000 metreden yapacağız. Kısaca yineliyorum: Atlar atlamaz 3'e kadar sayıp ana paraşüt ipini çekeceksiniz; o açılmazsa yedek paraşütün ipini çekersiniz, o kesinlikle açılır. Aşağıda sizi bir jeep bekliyor olacak. Sorusu olan?

– Yoksa, iyi atlayışlar.

Herkes uçağa doluşmuş. Uçak atlama yüksekliğine gelince herkes hazırlanmış ve başlamışlar atlamaya…

Temel atladıktan sonra öğrendiği gibi ana paraşüt ipini çekmiş ama paraşüt açılmamış."Töbeee…"demiş. Yedek paraşüt ipini çekmiş ama o da açılmamış. Temel büyük bir hayalkırıklığı ile:

– Ula, Allah bilir, aşağuda jeep falan da beklemiyidur…

213– Temel atma

Karadenizli uşaklar, deniz kenarında bir yerde horon tepiyorlar ve arada bir de aralarından birini kayalara atıyorlarmış. Bunu gören biri nolur nolmaz diye kaçmaya başlamış:

– Çel sen de katıl pize, niye çekineyisun, adın ne senin.

– Adını Cemal.

– Piz Temel atma töreni yapayruz. Senin için bir tehlike yokdur daa!

214– Köpek

Temel birgün köpeğiyle tavla oynarken Sümela Ma‑nastırı'nı gezmeye gelen turistlerden biri bunları görür. Şaşıran turist hemen yanlarına yanaşır:

– Aaa, ne müthiş bir köpek? der. Temel hiç oralı bile olmadan cevap verir:

– O kadar da değil canım, son üç eldir mars oluyor…

215– Üçten fazlası…

Temel, Nuh diyor peygamber demiyordu:

– Okuyup da ne olacak penum oğlan? Ha bu dükkânda duracığuna göre, okuma yazmanın heç çerekluğu yoktur oğa. Bir, içi, uç diye saysa yeter.

Arkadaşları ısrar edip duruyorlardı:

– Olur mu canum. Diyelum ki onu dükkâna bırakup kahveye cittun. Dükkâna da dört adam celdu. Üçten fazla sayamazsa celup sana ne diyecek?

– Uyy, bu da mesele mi yani. Celur,"Baba"der,"uç kişi çeldi, yanlarında bir herif daha var."

216– Sıkıntıyı çekenler

Temel İngiltere'ye gitmiş, gelmiş. Arkadaşları sormuşlar: