– İngilizce bilmezsin, İngiltere'de çok sıkıntı çektin mi?
– Hayır, demiş, sıkıntuyu İnciluzlar çektu hep.
217– Aynı metod
Minarenin merdivenleri çökmüş, müezzin yukarıda kalmış.
– Beni kurtarın, diye bağırıyor. Karadenizlinin biri aşağıdan:
– Kurtarırı? bunu. Bir ip verin bana, diyor.
İp geliyor, ipır, ucunu zor kötek bir taşa bağlayıp yukarı fırlatıyorlar.
– İpi beline sar, diyor aşağıdaki. Minaredeki de sarıyor.
–Atla şimdi…
Minaredeki atlıyor ve tabii ki yere düşüp ölüyor.
Toplanan kalabalık:
– Adamı öldürdün, niye böyle yaptın? diyorlar. Karadenizli cevap veriyor:
– Vallahi ben birini bu metodla kurtardım. Ama minareden miydi kuyudan mıydı unuttum.
218– Rahmet dinince
Yağmur bardaktan boşanırcasma yağıyordu. Temel suları sızarak mağazaya girdi:
– Bana, dedi, eyusinden çenuş bir çemsuye verun. Gösterilen şemsiyelerden birini beğendi, uzun uzun pazarlık ettikten sonra parayı ödedi. Ardından:
– Makasinuzu rica edebilur miyum? dedi.
Makası verdiler. Şemsiyeyi açıp kumaşının iki yerinden iki büyük delik açtı. Tezgâhtar:
– Ne yaptın yahu! dedi. Yepyeni şemsiye böyle kesilir miydi?!
Temel, tezgâhtara dik dik baktı:
– Ha çesmeyeceğum da rahmetin dindiğinu nereden anlayacağım.
219– Piza
İstanbul'a uzun yıllar sonra tekrar gelen Karadenizliyi dostları pizzacıya götürmüşler. Ismarlanan pizalar masaya gelmiş. Garson pizzalan bölerek sıcak sıcak servis yapıyor. Sıra Karadenizliye gelince sormuş:
– Efendim pizanızı dörde mi böleyim sekize mi?
– Dörde böl, demiş Karadenizli, sekiz parça bana çok gelir.
220– Ne zaman çıktı ki
Karadeniz'de yol alan gemide yolcunun biri güverteden aşağı uçmuş. Kaptan uyarılmış, gemi durdurulmuş ve düşen yolcunun suyun yüzüne çıkması için herkes beklemeye başlamış.
Üç dakika geçmiş, beş dakika geçmiş, ama suyun yüzüne çıkan yok.
Kaptan sıkılıp motorları yemden çalıştırınca, itirazlar yükselmiş:
– Aman kaptan, adam henüz çıkmadı, biraz daha bekleyelim. Kaptan cevap vermiş:
– Boşuna bekliyoruz kardeşim… Karadeniz'den ne zaman adam çıktı ki?!
221– Nefes al… Nefes ver…
Temel berbere gitmiş. Berber kulağındaki wolkmenin kulaklığını çıkarmasını istemiş.
Temeclass="underline"
– Olmaz, çıkarırsam ölürüm, demiş.
Berber, Ternel'in dalga geçtiğini sanmış ve koltuğa oturunca kulağındaki kulaklığı çekip çıkarmış. Temel gerçekten ölmüş… Berber hayretle kulaklığı eline almış,"ne söylüyordu acaba"diye dinlemiş. Kulaklıktan:
– Nefes al… Nefes ver… Nefe^ al… Nefes ver… sesleri geliyormuş.
222– Kerrat
Temel'in oğlu İdris okula yeni başlamıştır.
– Çerrat cetvelinu öğrentinuz mi?
– Oğrentik, der İdris.
– Söyle pakalum öyleyse, altu çere altu
– Otuz altu, der İdris anında. Temel sakalını sıvazlar.
– Allah Allah. Pizim zamanimuzta ta otuz altu eterdi. Pu ilim hiç ilerlemeyru demek!…
223– Pire
Temel köpeğiyle beraber trene binmiş. Aynı kompartımandaki yolculardan biri:
– Köpeğinize dikkat edin lütfen, şu anda kocaman bir pirenin vücudumda dolaştığını hissediyorum.
Temel köpeğine dönerek:
– Uyy, karabaşum, pu peyin yanuna yaklaşmayasun, piresi varmuş, sana ta geçepilur!
224– Mesafe
Temelin kavga ettiği adam:
– Seninle eşek arasında ne fark var, deyince Temel yaklaşmış, parmaklarıyla aralarındaki mesafeyi ölçmüş ve şu cevabı vermiş:
– Pi karış mesafe var!
225– Bombanın patladığı yer
Askeri hastanede yatan Temel ve arkadaşlarının cinsel organları tatbikat esnasında kopmuş. Sebebini soranlara Temel şöyle anlatır:
– El pombasi talimu yapayduk, pombanin pimini çek‑tuktan sonra 10'a kadar sayup atmamuz emredildu, piz de parmaklarumuzla saymaya pasladuk: Pir, içi, uç, tört, peş… Opür ele geçmek içun pombalaru apuş arasına koyalum tedük, alti, yeti, seçiz tokuz… bummm!
226– Hap
Doktor, Temel'e reçeteyi anlatıyor:
– Kırmızı haplar akciğer, maviler mide, yeşiller karaciğer, sarılar kalp sıkıntıları için. Anladın mı?
– Pen anlatum ta, acâpa haplar nereye ait oltuklarunu piliy mi?
227– Sinek
Okulda öğretmeni küçük Temel'e sorar:
– Masamda beş sinek var, birisini ben vurdum, kaç tane kaldı?
Temel hemen cevaplar:
– Pi tane…
– İyi düşün oğlum.
– Pi tane kalur, tiyerleri uçar, cider!…
228– Ameliyat
Dursun, ameliyat olmak üzere hastaneye yatmıştı. Başhekim Temel sordu:
– Beş milyonluk ameliyat mı istersin, yüz milyonluk mu?
– Ne farkı var? dedi Dursun. Dr. Temel cevap verdi:
– Beş milyonluk ameliyatta cihazlar eski, doktor ve asistanlar yenidir; yüz milyonlukta ise, cihazlar yeni ama doktor ve asistanlar eski…
229– Hane
Temel kasasının şifresini unutunca bir şifre çözücü çağırır:
– Haçan rakamların tümü peş idi ama sıralanışını ha‑tırlamayrum!
230– Kahve
Misafir:
– Kahve içersem uyuyamayrum, der. Temel atılır:
– Pen tam tersi, uyurçen kahve içemeyrum!
231– Kanal
Temel İstanbul’a yeni geldiği günlerde bütün parasını çaldırmış. Karakolda komisere o kadar ısrar etmiş ki sonunda komiser:
– Merak etme, İstanbul'un altını üstüne getirip paranı bulacağım, demiş.
Karakoldan çıkan Temel karşısında belediye işçilerinin kanal kazdığını görünce:
– Ulan çomiser erkek uşakmış, İstanbul'un altini üstüne cetirey!
232– Genleşme
Fizik dersinde öğretmen Temel'e sormuş:
– Sıcaklık ve soğukluğun cisimler üstündeki etkisi nedir?
– Sıcakta uzar, soğukta küçülürler…
– Örnek verir misin?
– Günler yazın uzar, kışın kısalur.
233– Tünel
Tren tünele girmişti.
Aradan 30 saniye bile geçmemişti ki Dursun mırıldanmaya başladı:
– Uyy, tünelin bu kadar uzununi da hiç cörmemiştum… Temel itiraz etti:
– Pilmeymisun, biz en son vagonda cideyruz, haçan ondan sana uzun celeyi…
234– Opera
Temel'in annesi İstanbul'lu, babası Karadenizli idi. İstanbul'a geldiklerinde bir gün dayısı onu alarak değişiklik olsun diye operaya götürdü. Bir ara Temel dayısına sordu:
– Ortadaki yüksekteki adam niçin elindeki sopayla kadını korkitayı?
– Korkuttuğu falan yok Temel. O adam orkestranın şefi… Temel bir süre düşündükten sonra:
– Peki madem korkitmayı, kadın neden o kadar pağirayı?
235– Eşek mi sataysunuz?
Temel, şehre inip alış–veriş yapmak için bir dükkana girer. Ama dükkânın içi bomboştur. İçeride sadece iki kişi bulunmaktadır. Temel saf bir dille sorar:
– Burada ne sataysunuz?
İçerdeki adamlar Temel'i isletmek için ona boş dükkanda eşek sattıklarını söyleyince, Temel tekrar sorar:
– Sata sata sadece ikinuz mu kaldınız?
236– Motor
Temel ile Dursun, dört motorlu bir jet uçağı ile Trabzon'dan İstanbul'a uçuyorlardı. Birden pilotun anonsu duyuldu:
– Sayın yolcular! Bir motorumuz arıza yaptı. Ama paniğe gerek yok. Kalan motorlar bizi götürür, ama tabii biraz yavaşlayacağız, bu yüzden yolculuk biraz uzayacak…