– Yahu pizum Temel nasul öldi?
– Kalpten cittu, dediler.
– Vasiyetu filan var miydu?
– Var idu."Beni denize cömin"demiş idu.
– Gömdünüz mu?
– Gömdük amma, mezarinu kazarken çok telefat verduk!
298– Yanmış araba
Temel arabasını yangına karşı sigortalamak istemişti. Sigorta acentesindeki memur:
– Biraz daha fazla prim öderseniz arabayı çalınmaya karşı da sigortalamış olursunuz, dedi…
Temel cevap verdi:
– Fazla ödeme yapmak gereksiz, yanmış arabayı kim çalar ki…
299– Vites
Temel, kamyon satın almak için İstanbul'a gelir. Gezer, dolaşır istediği gibi bir kamyon bularak satın alır.
Satın almaya alır ya, bir problem vardır. Temel şoförlüğün ş'sinden anlamamaktadır. Kamyonu köyüne nasıl götüreceğini kara kara düşünürken aklına dahiyane bir fikir gelir…"Ula"der,"En iyisi bi şoför tutayım da ben yoli kös‑tereyim, o arabayı sürsün…"
Derken, bir şoför bulur ve yola revan olurlar… Bir‑iki gün yolculuktan sonra tam Trabzon'a varmak üzeredirler ki, kamyonun vites kolu,"Çatırtt"diye ortasından kırılır.
Bunun üzerine tepesi atan Temel sinirle şoföre çıkışır:
– Eee, olacağı buyudi, İstanbul'dan beri bi yokari, bi aşağı çekeleyi, iteleyi duruyisun, ses etmedim ama çok kurcaladun önü…
300– Hızır
Küçük yolcu gemisi, kasırgaya dayanamıyor ve batıyor. Canını kurtarabilenler arasında üç kişi, ıssız bir adaya düşüyor. Bir İngiliz, bir Alman ve bir de Karadenizli… Aç kalmıyorlar ama, günler aylar geçiyor, kurtuluş umutları zayıflıyor. Bütün kurtuluş ümitlerini kaybettikleri bir sırada Hızır gelmesin mi? Her üçüne de birer isteklerini yerine getireceğini söylüyor.
Önce Fransız, hemen Paris'te olmak istediğini söylüyor. Bir anda gözden kayboluyor, Paris'e gönderiliyor.
Sonra ingiliz Londra'ya gitmek istediğini söylüyor, o da memleketine gönderiliyor.
Sıra karadenizliye gelince:
– Olur mu canım? Ben burada yalnız kaldım. Fransızla İngiliz geri gelsin!
301– Gözlük
Temel kasabaya inerek, gözlükçüye girer ve bir okuma gözlüğü istediğini söyler… Dükkândaki bütün gözlükleri denediği halde, Temel'in hâlâ okuyamadığını gören gözlükçü kan ter içinde:
– Kuzum sen okuman yazman olduğundan emin misin? diye sorunca, Temel cevap verir:
– Ula yoksa şart midur?
302– Sağ–sol
Taka kaptanı Temel Reis yıllardır her sabah kaptan köşkündeki kasasını açar ve çıkardığı bir kağıt parçasına dalgın dalgın bakarmış. Sonra onu dikkatle kasaya koyar ve kimseye emanet etmediği anahtarıyla dikkatle kilitlermiş. Tayfalar merak içindeymiş, define haritası falan zan‑nediyorlarmış. Bir gün Temel Reis ölmüş. Anahtarı koynundan alıp sararmış kağıdı çıkarmışlar. Şu satırı okumuşlar:
"Sancak sağ, iskele sol."
303– Aynı hata
Temel ile Dursun bir kovboy filmi seyrediyorlardı. Filmin bir sahnesinde kovboylardan biri uçuruma doğru dörtnala at koşturuyordu. Dursun:
– Bahse girerim ki bu herif uçurumdan aşağıya düşecek, dedi,"Var mısın yüzbin lirasına?"
Temeclass="underline"
– Varım, dedi,"bence düşmeyecek…"
Az sonra, filmde atını dizginlemeye fırsat bulamayan kovboy, uçurumdan aşağı uçtu.
Bahsi kaybeden Temel cebinden çıkardığı yüzbin lirayı uzattı. Dursun parayı almadı.
– Alırsam haksızlık olur, dedi. Çünkü ben bu filmi daha önce görmüştüm.
Temeclass="underline"
– Ben de görmüştüm, dedi. Ama o salak kovboyun uçuruma yaklaşırken aynı hatayı tekrar yapmayacağını sanmıştım…
304– Ortada koşan siyahlı…
Yıllar önce… Futbolun ülkemizde yeni yeni tanınmakta olduğu devirler… Arkadaşları Temel'i futbol maçına götürmüşler. Müsabakayı heyecanla seyretmiş ve şu ilginç tes‑bitini ortaya koymuş:
– Şu ortada koşan siyahliya pozulayrum, maçın pasından peri oraya puraya koşayi, taha topa ayağinu teyemedi…
305– Yanlış yer
Temel dünya seyahatine çıkmış, Kanada'ya gitmişti. Kırk yılda bir karşısına Karadeniz'de hamsi avlamaktan daha değişik bir fırsat çıktı. Buz tutmuş bir göl gördü, buzu kırıp balık tutmaya özendi. Tam işe koyulmuştu ki, yukarıdan insanın içini titreten bir ses duyuldu:
– Oğlum burada balık yok!
Temel biraz öteye gidip tekrar buzu kırmaya hazırlandı. Ses yeniden gürledi:
– Burada balık yok dedim sana! Temelin eli ayağı titredi. Seslendi:
– Tanrım, sen misin yoksa? Ses yeniden duyuldu:
– Hayır oğlum, ben buz hokeyi stadının spikeriyim…
306– Astronot
Fıkra bu ya; Temel astronot, uzaya gidecek, yanına en sevdiğin şeyi al diyorlar, o da sigarasını alıyor. Neyse füze fırlatılıyor. Temel içinde uzay giysileriyle söyleniyor:
– Tuh, kiprit almamışum.
307– Başka açıdan görünüş
Temel ile karısı Fadime, baharın tadını çıkartmak için parka giderler. Yüksek bir tepenin yanından geçerken, tepenin üzerinden bir ses:
– Karını kaçırıyorlar! diye bağırır.
Temel merakla yukarıya bakar. Orada bir adam durmuş, sürekli"karını kaçırıyorlar"diye bağırıyormuş. Temel sinirlenmiş, bir hışım fırlamış, tepevi tırmanmış… Adam ortalarda yok! Tepeden aşağıya bir de bakmış ki, birisı karısını kucaklamış, kaçırıyor! Temel şaşkınlıkla"Vay canına!"demiş."Yahu buradan sahiden de öyle gözüküyor."
308– Fren
Dursun önde, Temel arkada, iki kişilik bisikletle yokuş çıkıyorlardı.
Dursun bir ara nefes nefese geriye döndü…
– İmkansız, dedi."Bu yokuşu çıkamayacağız."Temeclass="underline"
– Tabii çıkamayacağız ya, dedi. Bir de ben frenlere basmasam geri geri gideceğiz üstelik…
309– Paraşüt
Karadenizli Cemal ile Temel askerlik eğitimlerinde paraşütçü olarak seçiliyorlar. Yer talimleri bitiyor. İlk atlayışları için uçakla yükseliyorlar. Tam atlayacakları sırada Cemal bağırıyor:
– Ula Temel! Senin paraşütün yok! Temel anlamamış:
– Ne olacak yoksa? Dışarıda yağmur mu var…
310– Akrabalık dereceleri
Karadenizlilerin balığa ve özellikle hamsiye olan sevgileri herkesçe bilinir. Onlar için hamsi her şeyin anasıdır… Bu görüşü savunan Temel'e İstanbullu bir arkadaşı sormuş:
– Uskumru nedir sence?
– Hamsi paluğunun emicesidur…
– Peki, ya pisi balığı?
– O da cedisidur…
– Kırlangıç balığı?
– Hamsinun uçağidur…
– Kılıç balığı?
– Silahidur…
– Sıktın artık, peki kalkan balığı hamsinin nesidir?
– Ha o mi… O da savunma Pakanidur…
311– Teşhis
Karadenizlinin ineği hastalanmış, kıvranıyordu. Baba‑oğul ineğin yanında dururlarken Temel oğlu Cemal'e:
– Ula uşak, aç şunun ağzunu da pak bakayum, der. Sonra kendisi de arkaya geçip kuyruğunu kaldırarak bakar ve sorar:
– Ula uşak, peni cörey misun?
– Cöremeyrum baba… Temel, hemen teşhisi koyar:
– Tamam, pağırsağı tüğümlenmiştur.
312– Siyanür
Temel'in içtiği sigaranın haddi hesabı yoktu. Birini söndürürken diğerim yakıyor ve sigarayı ağzından düşürmüyordu.
Bir gün yine böylesine sigara içerken, karısı Fadime konuşur:
– Herif herif piliy misun, sicara yavaş yavaş öteci dünyaya cönderiymuş…
Temel önce karısına baktı, sigarasından bir nefes daha çekti ve konuştu: