Выбрать главу

“Yabancı olduğu doğru mu? Böyle bir şey duydum da.”

“Bu sizin için bir anlam taşıyor mu?” Müfettişin tüm dikkatle izlemesine rağmen Bryan’ın yüz ifadesinde hiçbir değişiklik olmadı, aynı samimi ve içten havası sürdü.

“Hayır, gerçekten hiçbir şey.”

“Fransız olabileceğini düşünüyoruz” diye söze karıştı Müfettiş Bacon art niyetli bir kuşkuyla.

Bryan’da bir canlanma oldu. Mavi gözleri ilgiyle etrafta dolaştı, sarı bıyığını sıvazlamaya başladı.

“Gerçekten mi? Paris o la la!” Başını salladı. “Bu da olayı daha da anlaşılmaz kılıyor, değil mi? Ambarda bulunduğu şekli kastediyorum. Daha önce hiç lahitte öldürülen birini görmüş müydünüz? Adamı buna iten nasıl bir dürtü ya da kompleks acaba? Kendini Caligula ya da onun gibi bir şey mi zannediyor?”

Müfettiş Craddock bu yorumu irdeleme zahmetine bile kalkışmadı. Bunun yerine son derece kayıtsız bir tavırla sordu:

“Aileden herhangi birinin Fransa’yla ilişkisi ya da… bağlantısı filan olduğuna ilişkin bir bilginiz var mı?”

Bryan, Crackenthorpeların zevk ve sefa düşkünü olmadıklarını belirtti.

“Harold’un çok düzgün bir evliliği var” dedi. “Eşi yoksul düşmüş bir İngiliz asilzadesinin balık yüzlü kızı. Alfred’e gelince kadınlarla pek fazla ilişkisi olduğunu sanmıyorum. Yaşamını sonları hüsranla biten ufak tefek entrikalar peşinde koşmakla geçiriyor. Cedric’e gelince, İbiza’da birkaç İspanyol senyorita’yla ilişkisi olduğunu sanıyorum. Kadınlar Cedric’in peşinden koşarlar. Üstelik de pis ve tıraşsız görünümüne rağmen! Kadınların ondan neden hoşlandıklarını hiç anlayamıyorum, ama görünen gerçek bu. Sanırım pek yardımcı olamadım, değil mi?” Özür dilercesine gülümsedi.

“Oğlum Alexander ile görüşseniz daha iyi olur. Arkadaşı Stoddart-West ile olay ortaya çıktığından beri büyük heyecanla ipucu bulmaya çabalıyorlar. Bir şeyler bulduklarına bahse girebilirim.”

Müfettiş Craddock da aynı umudu taşıdığından bahsetti. Daha sonra da Bryan Eastley’e teşekkür ederek, Miss Emma Crackenthorpe ile görüşmek istediğini belirtti.

* * *

Müfettiş Craddock Emma Crackenthorpe’u daha önce olduğundan daha büyük dikkatle süzdü. Yemekten önce kadının yüzünde beliren ifadeye hâlâ bir anlam veremiyordu.

Sessiz, sakin bir kadındı. Ama aptal değildi. Pek parlak bir zekaya da sahip olduğu söylenemezdi. Emma Crackenthorpe erkeklere huzur veren yarattığı ahenkli havayla evi yuvaya dönüştüren, tatlı ve sakin bir kadın, diye düşündü.

Bu gibi kadınları çözümlemek genellikle çok güçtür. Bu sessiz, sakin görünümün gerisinde çok sağlam ve güçlü bir karakter gizli olabilir, onları küçümsememek gerek. Belki de, lahitteki cesedin sırrını çözecek anahtar Emma’nın ruhunun derinliklerinde bir yerlerde gizli, diye düşündü Craddock.

Bu düşünceler kafasının içinde birbirini izlerken polis müfettişi birbiri ardından önemsiz sorular yöneltti.

“Konuyla ilgili olarak bildiklerinizin büyük kısmım Müfettiş Bacon’a anlattığınızı sanıyorum” dedi. “Sizi sorularımla yormak istemiyorum.”

“Bana istediğinizi sorabilirsiniz.”

“Bay Wimborne’un da belirttiği gibi ölen kadının bu çevreden olmadığı sonucuna vardık. Bu belki sizi rahatlattı… ya da en azından Bay Wimborne öyle düşünüyordu. Ama bizler açısından da olayı zorlaştırıyor tabi. Dolayısıyla teşhis edilmesi güçleşiyor.”

“Onu tanımlamaya yardımcı olabilecek herhangi bir şey yok mu? Bir çanta? Evrak?”

Craddock başını salladı.

“Çantası yoktu, ceplerinde de bir şey çıkmadı.”

“Adı konusunda hiçbir şey bilmiyor musunuz? Ya da nereden geldiğini? Hiçbir şey mi?”

Craddock düşünmeye başladı. Bilmek istiyor… kadının kim olduğunu… çok merak ediyor. Acaba baştan beri hep böyle heyecanlı mıydı? Bacon pek bu görüşte değildi ama… aslında gözünden pek bir şey kaçmayan akıllı bir adamdır, ama…

“Hakkında hiçbir şey bilmiyoruz” dedi. “Bu nedenle de birinin bize yardımcı olmasını umuyoruz. Bu konuda hiçbir bilginiz olmadığından emin misiniz? Onu teşhis edememiş olsanız bile… kim olabileceği hakkında da bir fikriniz yok mu?”

Belki yanılıyordu ama Müfettiş Craddock kadının yanıt vermeden önce kısa bir an düşündüğü izlenimine kapıldı.

“Gerçekten hiç fikrim yok” dedi.

Müfettiş Craddock’un kadına karşı tavrı hafifçe değişmişti. Sesindeki belli belirsiz bir sertleşme dışında bu fark edilmiyordu.

“Bay Wimborne size kadının yabancı olduğundan söz edince niçin onun Fransız olabileceğini düşündünüz?”

Emma’nın tavrında pek bir değişiklik olmadı, yalnızca kaşlarını kaldırdı.

“Öyle mi yaptım? Evet sanırım yaptım. Evet sanırım öyle düşündüm… belki de bu gerçek milliyetlerini öğrenene kadar her yabancının Fransız olduğunu düşünme eğilimimizin sonucuydu. Biliyorsunuz, bu ülkede yabancıların büyük çoğunluğu Fransız.”

“Ben bu konuda sizinle hemfikir değilim. Özellikle de bugünlerde durum değişti. O kadar farklı milletlerden, İtalyanlar, Almanlar, Avusturyalılar, tüm İskandinav ülkelerinden insanlar İngiltere’ye geliyorlar…”

“Evet, sanırım haklısınız.”

“Bu kadının Fransız olduğunu düşünmenizin özel bir nedeni yok değil mi?”

Emma bu soruyu yanıtlamakta acele etmedi. Biraz düşündükten sonra üzüntülü bir ifadeyle başını salladı.

“Hayır” dedi. “Sanırım yok.”

Bakışları son derece sakindi, kirpiği bile oynamıyordu. Craddock Müfettiş Bacon’a baktı. Bacon öne doğru eğilerek cebinden çıkardığı küçük emaye bir pudriyeri gösterdi.

“Bunu tanıdınız mı, Miss Crackenthorpe?”

Emma pudriyeri alarak inceledi. “Hayır. Benim değil.”

“Kimin olabileceği hakkında bir fikriniz var mı?”

“Hayır.”

“O zaman sizi şimdilik daha fazla yormamıza gerek olmadığını sanıyorum. Görüşmek üzere.”

“Teşekkürler.”

Emma iki adama kısaca baktıktan sonra ayağa kalkarak odadan çıktı. Belki yanılıyordu ama Müfettiş Craddock rahatlamış olmanın heyecanıyla onun normalden daha hızlı adımlarla odadan çıktığı hissine kapıldı.

“Onun bir şey bildiğini mi düşünüyorsunuz?” diye Bacon sordu.

Müfettiş Craddock sıkıntıyla yanıtladı. “Bir noktada herkesin anlatmak istediğinden daha fazlasını bildiği izlenimine kapılıyorsunuz.”

“Aslında öyledir” dedi Müfettiş Bacon engin deneyimlerinin getirdiği rahatlıkla. “Yine de” diye ekledi. “Bu genellikle araştırılan konuyla pek fazla ilgisi olmayan bir şeydir. Ya aileden gizlenen bir gençlik günahıdır ya da insanlar kirli çamaşırlarının ortaya dökülmesinden korkuyorlardır.”

“Evet bunu biliyorum. Ama yine de…” Ancak Müfettiş Craddock’un cümlesi yarım kaldı. Kapı açıldı ve ihtiyar Bay Crackenthorpe içeri girdi.

“Scotland Yard’ın evin içine kadar gelip ilk olarak ailenin reisiyle konuşma nezaketini göstermeye bile gerek görmemesi anlaşılır gibi değil. Bana bu evin reisinin kim olduğunu söyler misiniz? Evet, söyleyin! Bu evin reisi kim?”

“Tabi ki siz, Bay Crackenthorpe” diye yanıtladı Craddock yaşlı adamı sakinleştirmeyi amaçlayan alçak bir sesle ayağa kalkarken. “Müfettiş Bacon’a bildiğiniz her şeyi anlatmış olduğunuz gerçeğinden hareket ettiğimizi bilmelisiniz; ayrıca sağlığınızın çok iyi olmaması nedeniyle de sizi fazla zorlamak istemedik. Dr. Quimper’in belirttiğine göre…”