Выбрать главу

“Tenekeciler de bize aynı şeyi anlattı,” dedi Perrin.

“Evet,” dedi Egwene, “Aiel hikayesi.”

Moiraine, yavaşça başını çevirdi. Bunun dışında kıpırdamadı. “Ne hikayesi?”

Onlara ifadesiz bir yüzle bakıyordu, ama Perrin’in derin bir nefes almasına sebep oldu. Konuştuğu zaman her zamanki kadar yavaştı. “Kıraç’ı geçen bazı Tenekeciler –bunu zarar görmeden yapabildiklerini söylediler– Trolloclarla yaptıkları savaştan sonra ölmek üzere bir grup Aiel bulmuşlar. Son Aiel ölmeden önce kız –görünüşe göre hepsi kadınmış– Tenekecilere Loial’ın şimdi söylediklerini söylemiş. Karanlık Varlık –ona Kör Eden diyorlar– Dünyanın Gözü’nü kör etmeyi planlıyormuş. Ama bu yirmi değil, üç yıl önceymiş. Bir anlamı var mı?”

“Belki her şey,” dedi Moiraine. Yüz hâlâ kıpırtısızdı, ama Rand o siyah gözlerin arkasında kadının aklının hızla çalıştığını hissetti.

“Ba’alzamon,” dedi Perrin aniden. İsim odadaki her şeyi susturdu. Kimse nefes almıyor gibiydi. Perrin önce Rand’a, sonra Mat’e baktı, gözleri tuhaf bir şekilde sakin ve her zamankinden daha sarıydı. “Zamanında bu ismi nerede duyduğumu merak etmiştim… Dünyanın Gözü. Şimdi hatırlıyorum. Siz hatırlamıyor musunuz?”

“Ben hiçbir şey hatırlamak istemiyorum,” dedi Mat katı katı.

“Ona söylemeliyiz,” diye devam etti Perrin. “Şimdi önemli. Artık daha fazla saklayamayız. Anlıyorsun, değil mi, Rand?”

“Bana neyi söyleyeceksiniz?” Moiraine’in sesi sertti ve kadın bir darbeye hazırlanıyormuş gibi görünüyordu. Bakışları Rand’da karar kıldı.

Rand yanıt vermek istemiyordu. Mat gibi hatırlamak istemiyordu, ama hatırlıyordu –ve Perrin’in haklı olduğunu biliyordu. “Ben…” Arkadaşlarına baktı. Mat gönülsüzce, Perrin kararlılıkla başını salladı, ama en azından onaylamışlardı. Aes Sedai ile yalnız başına yüzleşmek zorunda değildi. “Biz… rüyalar gördük.” Parmağında, bir kez bir dikenin battığı yeri ovaladı, uyandığı zaman akan kanı hatırladı. Midesi bulanarak bir başka seferinde yüzünün nasıl güneşte yanmış gibi hissettiğini hatırladı. “Ama belki rüya değildiler, tam olarak değil. Ba’alzamon vardı.” Perrin’in o ismi neden kullandığını biliyordu; rüyalarında, kafanın içinde Karanlık Varlık’ın olduğunu söylemekten daha kolaydı. “Dedi ki… her tür şeyi söyledi, ama bir kez Dünyanın Gözü’nün bana asla hizmet etmeyeceğini söyledi.” Bir an ağzı toz gibi kurumuş geldi.

“Bana da aynı şeyi söyledi,” dedi Perrin ve Mat derin derin iç çektikten sonra başlarını salladılar. Rand ağzını ıslatmayı başardı. “Bize kızmadın mı?” diye sordu Perrin, şaşırmış gibi ve Rand Moiraine’in öfkeli görünmediğini fark etti. Onları inceliyordu, ama gözleri dikkatli, berrak ve sakindi.

“Sizden çok kendime kızdım. Ama tuhaf rüyalar görürseniz bana anlatmanızı söyledim. Başta, söyledim.” Sesi ölçülü kalsa da, gözlerinden bir öfke geçti ve bir an sonra yok oldu. “İlk rüyadan sonra bilseydim… Tar Valon’da neredeyse bin yıldır bir Düşgören yok, ama deneyebilirdim. Artık çok geç. Karanlık Varlık size her dokunduğunda bir sonraki dokunuşunu kolaylaştırıyor. Belki benim varlığım sizi biraz korur, ama yine de… İnsanları kendilerine bağlayan Terkedilmişlerin hikayelerini hatırlıyor musunuz? Güçlü adamlar, baştan beri Karanlık Varlık’la savaşmış olanlar. O hikayeler doğru ve Terkedilmişlerin hiçbiri efendilerinin gücünün onda birine sahip değildi, ne Aginor, ne Lanfear, ne Balthamel, ne Demandred, hattâ Ishamael, Umuda İhanet Eden.”

Rand Nynaeve ve Egwene’in onlara baktığını gördü, Mat, Perrin ve ona. Kadınların yüzü korku ve dehşet ile bembeyaz kesilmişti. Bizim için mi korkuyorlar, yoksa bizden mi?

“Ne yapabiliriz?” diye sordu. “Bir şey olmalı.”

“Bana yakın kalmak,” diye yanıt verdi Moiraine, “faydalı olur. Biraz. Gerçek Kaynak’a dokunmanın sağladığı koruma çevreme biraz yayılır, unutmayın. Ama bana daima yakın kalamazsınız. Buna gücünüz varsa kendinizi savunabilirsiniz, ama kendi içinizde güç ve irade bulmalısınız. Bunları size ben veremem.”

“Sanırım ben kendi korumamı buldum,” dedi Perrin, mutlu değil, teslim olmuş gibi bir ses tonu ile.

“Evet,” dedi Moiraine, “sanırım buldun.” Delikanlı bakışlarını indirene kadar ona baktı, sonra bir süre daha durup düşündü. Sonunda diğerlerine döndü. “Karanlık Varlık’ın içinizde sahip olduğu gücün sınırları var. Bir an için teslim olsanız bile, yüreğinize bir sicim bağlamış gibi olur, bir daha asla kesemeyeceğiniz bir sicim. Pes ederseniz, onun olursunuz. İnkar ederseniz, gücü başarısız olur. Rüyalarınıza dokunması kolay değil, ama mümkün. Size karşı Yarı-insanları, Trollocları, Draghkarları ve başka şeyleri gönderebilir, ama siz izin vermediğiniz sürece sizi sahiplenemez.”

“Soluklar yeterince kötü,” dedi Perrin.

“Bir daha kafamın içine girmesini istemiyorum,” diye hırladı Mat. “Onu engellemenin yolu yok mu?”

Moiraine başını iki yana salladı. “Loial’ın, Egwene’in ve Nynaeve’in korkacak birşeyleri yok. Onca insan içinde, belli bir birey aramadığı sürece Karanlık Varlık bir bireye tesadüfen dokunur. Ama en azından bir süreliğine, üçünüz Desen için merkezi öneme sahipsiniz. Kader Ağı örülüyor ve her iplik doğrudan size uzanıyor. Karanlık Varlık başka ne dedi?”

“Çok iyi hatırlamıyorum,” dedi Perrin. “İçimizden birinin seçilmiş olduğu gibi bir şey vardı. Güldüğünü hatırlıyorum,” diye bitirdi kasvetle, “kimin için seçildiğimiz hakkında. Ona hizmet etmezsem öleceğimi söyledi. Ve ondan sonra yine ona hizmet edecekmişim.” “Amyrlin Makamı’nın bizi kullanmaya çalışacağını söyledi,” diye ekledi Mat, kiminle konuştuğunu hatırlayınca sesi solarak. Yutkundu, sonra devam etti. “Tar Valon’un –başkalarını kullandığı gibi, dedi. Davian demişti sanırım. Ben de çok iyi hatırlayamıyorum.” “Karanlıkbelası Raolin,” dedi Perrin.

“Evet,” dedi Rand kaşlarını çatarak. O rüyalar hakkında her şeyi unutmaya çalışmıştı. Tekrar hatırlamak hiç hoş değildi. “Taşyay Yurian, bir de Guaire Amalasan.” Aniden durdu, Moiraine’in ne kadar aniden durduğunu fark etmemiş olmasını diledi. “Hiçbirini tanımıyorum.”

Ama bir tanesini tanımıştı, anılarının derinliklerinden çıkarmıştı. Söylemekten kendini zor alıkoyduğu isim. Logain. Sahte Ejder. Işık, Thom bunların tehlikeli isimler olduğunu söylemişti. Ba’alzamon bunu mu kastetmişti? Moiraine içimizden birini sahte Ejder olarak kullanmak mı istiyor? Aes Sedailer sahte Ejderleri yakalar, kullanmaz. Gerçekten öyle mi? Işık bana yardım et, gerçekten öyle mi?

Moiraine ona bakıyordu, ama Rand kadının yüzünü okuyamadı. “İsimleri biliyor musun?” diye sordu kadına. “Bir anlamlan var mı?”

“Yalanların Babası Karanlık Varlık’a yakışan bir isimdir,” diye yanıt verdi Moiraine. “Elinden geldiğinde kuşku tohumlan ekmek hep onun yöntemi olmuştur. Kuşku insanların zihinlerini kurt gibi yer. Yalanların Babası’na inandığınız zaman, teslim olmaya bir adım yaklaşmışsınız demektir. Unutmayın, Karanlık Varlık’a teslim olursanız, size sahip olur.”

Bir Aes Sedai asla yalan söylemez, ama söylediği gerçek senin işittiğini sandığın gerçek olmayabilir. Tam böyle demişti ve kadın aslında Rand’ın sorusunu yanıtlamamıştı. Rand yüzünü ifadesiz tuttu ve ellerindeki teri pantolonuna silmemeye çalışarak dizlerine koydu.

Egwene yumuşak sesle ağlıyordu. Nynaeve kollarını ona dolamıştı, ama o da ağlamak istiyormuş gibi görünüyordu. Rand ağlayabilmeyi diledi.

“Hepsi ta’veren,” dedi Loial aniden. Bu fikir onu neşelendirmiş gibiydi, Desen onların çevresinde dokunurken yakında olup izlemeye can atıyor gibiydi. Rand ona inanamayarak baktı ve Ogier utanarak omuz silkti, ama hevesi yok olmamıştı.