Выбрать главу

“Evet, öyleler,” dedi Moiraine. “Ben bir tane beklerken üçü birden. Benim beklemediğim çok şey oldu. Dünyanın Gözü hakkındaki bu haber çok sevi değiştiriyor.” Kaşlarını çatarak sustu. “Loial’ın dediği gibi, bir süreliğine Desen gerçekten de siz üçünüzün çevresinde dönüyor gibi ve dönüş azalmadan önce artacak. Bazen ta’veren olmak Desen’in çevrenizde bükülmeye zorlanması demektir, bazen de Desen in sizi gereken yolda yürümeye zorlaması demektir. Ağ yine de pek çok değişik şekilde örülebilir ve o tasarımlardan bazıları felaketle sonuçlanabilir. Sizin için, dünya için.

“Caemlyn’de kalamayız, ama hangi yoldan gidersek gidelim on beş kilometre aşmadan Myrddraaller ve Trolloclar tepemize üşüşür. Ve tam bu noktada, Dünyanın Gözü nün tehdit altında olduğunu duyuyoruz. Hem de bir değil, üç kaynaktan ve hepsi bir diğerinden bağımsız görünüyor. Desen bizi belli bir yola zorluyor. Desen hâlâ siz üçünüzün çevresinde dokunuyor, ama iğne kimin elinde, mekiği kim kontrol ediyor? Karanlık Varlık’ın zindanı bu kadar büyük bir kontrol elde edebilmesine izin verecek kadar zayıfladı mı?”

“Bu tür konuşmalara gerek yok!” dedi Nynaeve keskin bir sesle. “Onları korkutacaksın.”

“Ama seni korkutmayacağım, öyle mi?” diye sordu Moiraine. “Beni korkutuyor. Eh, belki haklısın. Korkunun yolumuzu etkilemesine izin vermemeliyiz. Bu bir tuzak da olsa, zamanında gelen bir uyarı da, yapmamız gerekeni yapmalıyız ve bu da bir an önce Dünyanın Gözü’ne ulaşmak. Yeşil Adam’ın bu tehditten haberi olmalı.”

Rand irkildi. Yeşil Adam mı? Diğerleri de bakakalmıştı, Loial dışında hepsi, onun geniş yüzü endişeli görünüyordu.

“Hattâ yardım almak için Tar Valon’da durmaya bile cesaret edemem,” diye devam etti Moiraine. “Zamanımız dar. Engellenmeden şehirden çıkabilsek bile, Afet’e ulaşmak haftalar alır ve korkarım artık o kadar zamanımız yok.”

“Afet mi!” Rand söylediklerinin koro halinde yankılandığını duydu, ama Moiraine hepsini duymazdan geldi.

“Desen, bir kriz ve aynı anda onu aşmak için bir yol sundu. Mümkün olmadığını bilmeseydim, Yaratıcı’nın işe el attığını düşünürdüm. Bir yol var.” Bu gizli bir şakaymış gibi gülümsedi ve Loial’a döndü. “Burada, Caemlyn’de bir Ogier koruluğu ve bir Yolkapısı vardı. Yeni Şehir eskiden koruluğun olduğu yerin üzerinde yayıldı, bu yüzden Yolkapısı duvarların içinde olmalı. Artık Yolları öğrenen çok Ogier olmadığını biliyorum, ama Yetenek’e sahip biri, eski Yetiştirme Şarkılarını bilen biri bu tür bilgiler tarafından cezbedilmiş olmalı. Asla kullanmayacağına inansa bile. Yolları biliyor musun, Loial?”

Ogier huzursuzca ayaklarını kıpırdattı. “Biliyorum, Aes Sedai, ama…”

“Yollarda Fal Dara’ya gideni bulabilir misin?”

“Fal Dara’yı hiç duymadım,” dedi Loial, rahatlamış gibi bir sesle.

“Trolloc Savaşları esnasında Mafal Dadaranell olarak bilinirdi. O ismi biliyor musun?”

“Biliyorum,” dedi Loial gönülsüzce, “ama…”

“O zaman bizim için yolu bulabilirsin,” dedi Moiraine. “Gerçekten de ilgi çekici bir değişiklik. Sıradan yöntemlerle gidemediğimiz ve kalamadığımız bir anda Göz’ün tehdit altında olduğunu öğreniyorum ve aynı yerde bizi oraya birkaç gün içinde götürebilecek birini buluyorum. Yaratıcı’nın, kaderin, hattâ belki Karanlık Varlık’ın eli mi bilmiyorum, ama Desen bizim adımıza yolumuzu seçti.”

“Hayır!” dedi Loial, gökgürültüsü gibi güçlü bir gürlemeyle. Herkes dönüp ona baktı. Ogier bunca bakış altında gözlerini kırpıştırdı, ama sözleri tereddütlü değildi. “Yollara girersek hepimiz ölürüz –ya da Gölge tarafından yutuluruz.”

43

KARARLAR VE HAYALETLER

Aes Sedai, Loial’ın ne demek istediğini biliyormuş gibiydi, ama hiçbir şey söylemedi. Loial kalın parmağı ile burnunun altını ovalayarak yere baktı. Bu şekilde patlamak onu utandırmış gibiydi. Kimse konuşmak istemiyordu.

“Neden?” diye sordu Rand sonunda. “Neden ölelim? Yollar ne?”

Loial Moiraine’e bir bakış fırlattı. Kadın dönüp şöminenin önündeki bir sandalyeye oturdu. Küçük kedi uzandı, pençeleri ocağın taşlarını tırmaladı ve tembel tembel yürüyüp başını kadının ayak bileklerine sürtmeye başladı. Moiraine bir parmağı ile kedinin kulaklarının arkasını okşadı. Kedinin mırlaması, Aes Sedai’nin ölçülü sesi ile tuhaf bir uyum yaratıyordu. “Bunu sen biliyorsun, Loial. Yollar bizi güvenliğe götürecek tek yöntem, bir süreliğine olsa bile Karanlık Varlık’ı engelleyecek tek şey, ama karar senin.”

Ogier, bu konuşma karşısında rahatlamış görünmüyordu. Beceriksizce sandalyesinin üzerinde kıpırdandı, sonra başladı. “Delilik Zamanı sırasında, dünya hâlâ kırıkken, yeryüzü kargaşa içindeydi ve insanlar rüzgarın önünde dağılan toz zerrecikleri gibi dağınıktı. Biz Ogierler de dağılmış, yurtlarımızdan uzaklaşmış, Sürgün ve Uzun Dolaşma’ya gitmiştik. Yüreklerimiz Özlem ile ağırdı.” Moiraine’e yan yan baktı. Uzun kaşları iki nokta halinde çatıldı. “Kısa anlatmaya çalışacağım, ama bu çok kısaltılabilecek bir şey değil. Şimdi diğerlerinden bahsetmeliyim, çevrelerindeki dünya paramparça olurken yurtlarında kalanlardan. Ve Aes Sedailerden” –Moiraine’e bakmaktan kaçındı– “delilikleri ile dünyayı yok ederken ölmeye başlayan erkek Aes Sedailerden. Yurtlar ilk olarak o Aes Sedailere sığınma hakkı önerdi –o zamana kadar delirmekten kaçınanlara. Çoğu kabul etti, çünkü yurtta türlerini öldüren, Karanlık Varlık’ın lekesine karşı korunuyorlardı. Ama Gerçek Kaynak’tan kopuyorlardı. Yalnızca Tek Güç’ü kullanamamakla kalmıyor, Gerçek Kaynak ile bağlantıları kesiliyordu; Kaynak’ın var olduğunu artık hissedemiyorlardı. Sonunda, hiçbiri bu tecriti kabul edemedi ve lekenin artık yok olduğunu umarak birer birer yurttan ayrıldılar. Ama yok olmamıştı.”

“Tar Valon’daki bazıları,” dedi Moiraine sessizce, “Ogier sığınaklarının Kırılış’ı uzattığını ve daha da kötüleştirdiğini iddia ediyor. Başkaları o kadar erkeğin aynı anda delirmesine izin verilseydi dünyada hiçbir şey kalmayacağını söylüyor. Ben Mavi Ajahım, Loial; Kızıl Ajahların aksine, biz ikinci fikre inanırız. Sığınak kurtarılabilen her şeyin kurtarılmasına yardım etti. Devam et lütfen.”

Loial minnetle başını salladı. Rand onun bir kaygıdan kurtulduğunu fark etti.

“Dediğim gibi,” diye devam etti Ogier, “Aes Sedailer, erkek Sedailer gitti. Ama gitmeden önce sığınak için bir teşekkür olarak Ogierlere bir armağan verdiler. Yolları. Bir Yolkapısından girin, bir gün yürüyün, başladığınız yerin yüz elli kilometre ötesindeki bir başka Yolkapısından çıkabilirsiniz. Ya da yedi yüz kilometre ötesinden. Zaman ve mesafe Yollarda tuhaftır. Farklı yollar, farklı köprüler farklı yerlere gider ve oraya ne kadar sürede gittiğiniz seçtiğiniz yola bağlıdır. Bu harika bir armağandı ve yaşanan zamanlar bunu daha da harika kılıyordu, çünkü Yollar çevremizde gördüğümüz dünyanın parçası değildir, ne de kendilerinin dışındaki herhangi bir dünyanın parçasıdırlar. Ogierler bir başka yurda ulaşmak için artık Kırılış’tan sonra insanların hayatta kalmak için havyanlar gibi savaştıkları dünyada yolculuk yapmak zorunda değillerdi. Üstelik Yollarda Kırılış yoktu. İki yurt arasındaki toprak derin kanyonlarla yarılmış, dağ sıraları ile kesilmiş olabilirdi, ama aralarındaki Yolda bir değişiklik yoktu.