Выбрать главу

Eni boyu

Temel pilottur. Bir gün uçağı zar zor piste indirir ve söylenmeye başlar: "Üf be her seferinde böyle zorlanıyorum, ne diye bu pistlerin genişliği 5 km uzunluğu 20 m. olur anlamıyorum."

Memleket Havası

Temel bir gün İstanbul'da gezerken 61 plakalı bir araba görür. Ve arabanın lastiğini bıçakla patlatır. Sonra da karşısına geçer oturur. Yoldan geçen biri: - "Kardeşim lastiği niye patlattın?" diye sorunca, Temeclass="underline" - "Dur ula, memleket havasi aliyrum"

Golf

İngiliz, Fransız ve Laz gene beraberler.. İngiliz - Golf için bir sopa, bir top ve bir delik gerekir, bende bir sopa var. Fransız: - Bende de bir top var. Temeclass="underline" - Ben oynamıyorum.

İdrar tahlili

Temel hastaneye gitmektedir. Girişte birinin ağladığını görür. Yaklaşır ve sorar: - "Hayrola hemşerim! Neden ağlıyorsun?" Adam: - "Kan tahlili yaptırmaya geldim. Parmağımı kestiler!" der. Temel daha şiddetli bir şekilde ağlamaya başlar. Bu sefer susan adam, Temel'e sorar: - "Hemşerim, sen niye ağlamaya başladın?" Temeclass="underline" - "Ben" der, "idrar tahlili yaptırmaya geldim."

Madem Türksün

Temel İngiltere`ye gidecekti. Onun için bir arkadaşından İngilizce hakkunda bilgi istemişti. Arkadaşı "İngilizce, Türkçe kelimelerin son hecesinin uzatılmasıdır" şeklinde Temel`e bilgi verdi. Temel uçağa bindi ve on dakika sonra hostesi çağırmak için, "Hosteeees!" diye seslendi. O da ne, hostes gelmişti. Temel İngilizce`yi sökmeye başladığını düşünüyordu. Havaalanından çıktı.. "Taksiiiii!" Vay be, taksi de durmuştu. Temel ağır ağır kendini kaptırdı. "Hoteeeeeeel!!" Otele gitti. Odasına çıktı, duş aldıktan sonra bara indi. "Viskiiiii!!" Daha sonra Londra sokaklarında dolaşmaya başladı. Parkta bir adam gördü: - "Merhabaaaaa, nasılsınııız?" Adam: - "İyiyiiiiim, sağoooooool" Temeclass="underline" - "Türk müsüüünüüz?" Adam: - "Eveeeeet!" Temeclass="underline" - "Kardeşim Türksün de neden iki saattir Ingilizce konuşuyorsun.."

Sıkıntı

Temel İngiltere'ye gitmişti. Arkadaşları Temel'e: - "İngilizce bilmezdin İngiltere'de çok sıkıntı çektin mi?" demişler. Temeclass="underline" - "Hayır, sıkıntıyı asıl İnciluzlar çekti..."

İki kere iki

İlkokulda öğretmen Temel'e sormuş. "İki kere iki".. Temel düşünmüş ve cevap vermiş: "10!" Öğretmen kızmış: - "Oğlum iki kere iki dört, bilemedin beş eder; nerden on edecek!"

Kibrit

40 yıl sürecek bir araştırma için 3 astronot uzaya gönderilecekmiş. Bunlardan birisi de Temel'miş. Gitmeden önce bunlara istedikleri bir şeyi yanlarında götürebilecekleri söylenmiş... Birisi "Ben 40 yıllık çikolata istiyorum" demiş. Diğeri "Ben de 40 yıllık süt istiyorum" demiş. Sıra Temel'e geldiğinde "Ben de 40 yıllık sigara istiyorum" demiş. Neyse bunlara istedikleri verildikten sonra uzaya gönderilmişler... Aradan 40 yıl geçmiş. Bunlar dünyaya dönmüş. Uzay mekiğinden sırayla inmeye baslamışlar. Çikolata isteyen sapasağlam bir vaziyette inmiş. Ardından süt isteyen de aynı şekilde inmiş. Temel inmiş, yüzü gözü şişmiş bitkin bir vaziyette, bekleyenlere dönerek: - "Kibrit, kibrit, kibrit!!"

Karpuz

Lazın biri elini beline koymuş dalgın dalgın yürüyormuş. Birinin dikatini çekmiş; lazı seyrediyormuş. Laz belediye otobüsüne binmiş eli hala belinde, inmiş yarım saat yürümüş eli hala belinde. Onu izleyen dayanamamış koşup, önüne geçmiş. "Kardeşim sen deli misin?" demiş, laz "yooo" demiş. Adam, "hasta mısın?" demiş laz, yine "yooo" demiş. "Seni iki saattir izliyorum elin belinde yürüyosun" demiş. Laz bakmış: - "Vay anasını karpuz düşmüş", demiş.

Degaj

İstanbul'un göbeğinde feci bir yangın; gazeteciler fotoğraflarını çekmek üzere meraklılarla birlikte 200-300'e yakın insan oluşturmuşlar. İtfaiyeciler cayır cayır yanan apartmandan tüm kazazedeleri kurtardık sanırlarken, bir de ne görsünler: Bir kadın yanındaki bebeği ile 4. kattan "imdat, imdat!!!" diye avazı çıktığı kadar bağırıyor. İtfaiyecilerin yapacakları hiç bir şey yok, zira ateş binayı öylesine sarmış ki, bırak 4. kata çıkmayı, artık binaya bile yaklaşılmıyor. O esnada insan topluluğunun arasından bizim Temel sıyrılır ve yukardaki kadına çocuğunu aşağıya attığı takdirde tutarak hayatını kurtaracağını söyler. "Hiç 4. kattan çocuk aşağıya atılır mı", diye düşünen kadın çocuğunu atmamakta ısrar eder. Bunun üzerine Temeclass="underline" - "Ablacuğum, haçan ataysun çocuğu aşağuya, pen oni iyi tutayrum, zira pen Rizesporun kalecisiyum", der. Kadın artık ne yapsın, hiç olmazsa çocuğum kurtulsun maksadıyla sallar bebeği aşağıya. Aşağıda çıt yok; çocuk aşağıya ağır çekimde düşerken fotoğrafçılar günün ve hatta yılın olayını görüntülemek üzere yerlerini almışlar. Temel yine ağır çekimde daha halen havada olan bebeğe doğru koşar, bir sıçrayışta bebeği tam 90'da avuçlarının içine alır, ve yumuşak bir inişle gazetecilerin flaşları arasında yere yuvarlanır. Artık seyircileri yerinde tutmak imkansız; alkışlar, tezahhüratların ardı arkası kesilmezken, Temel millete döner, elini kaldırarak onları selamlar ve bebeği 2 kere yere vurduktan sonra DEGAJINI yapar..

Jean Claude Van Damme

Temel bir gün uçakla Amerikaya gitmiş çok yorgun oldugu için bir otele yerleşmiş ve uyumaya koyulmuş. Fakat tam uyuyacakmış ki yandaki daireden müthiş bir gürültü ve müzik sesleri gelmiş. Temel dayanamamış, duvarı yumruklayıp: - "Kimsin ulan! Uyumaya çalışıyoruz, bu ne gürültü", diye bağırmış. Karşı daireden tek ses: - "Jean Claude Van Damme!" Temel yine bağırmış: - "Gelirsem dördünüzünde bacaklarını kırarım!"

Kim o?

Temel ile Dursun, NASA tarafindan araştırmalar yapmak üzere aya gönderilmiş. Aya indiklerinde Dursun Temel'e: - "Temel sen mekikte kal, ben biraz ayda dolaşıp etrafı kontrol edeyim", demiş ve dışarı çıkmış. Yarım saat kadar dolaştıktan sonra geri gelmiş. Bakmış uzay mekiğinin kapısı kapalı. Başlamış kapıyı çalmaya. Temel içerden bağırmış: - "Kim o?"

Mumla zor

Temel, cezaevinde elektrikli sandalye görevlisi. Mahkumun birini getiriyorlar. Temel adamı sandalyeye oturtuyor, bir güzel bağlıyor, tam elektriği verecek, tak! elektrikler gidiyor. Biraz sonra içerden mahkumun müthiş bağırma sesleri geliyor. Yaklaşık 15-20 dakika adam içerde bağırıyor ve derken sesi kesiliyor. Temel dışarı çıkıyor, arkadaşları soruyor: - "Nasıl geçti, ne yaptın?" - "Tam adama elektrik veriyordum ki cereyanlar kesildi." - "Peki adam niye o kadar bağırdı?" - "Ne yapayım bu işler mumla çok zor oluyor."

Mektup

Sevgili oğlum Temel, Senin hızlı okuyamadığını bildiğim için bu mektubu yavaş yavaş yazıyorum. Artık, senin büyük şehre gittiğin sırada yaşadığımız evde yaşamıyoruz. Baban bir gazetede, insanların başına genellikle evlerinin 2 km. civarındaki bölgelerde kaza geldiğini okumuş; o yüzden taşındık. Sana yeni adresi veremiyorum çünkü yeni evimizde bizden önce oturan hemşehrilerimiz, taşınınca adresleri değişmesin diye kapı numarasını söküp götürmüşler. Bu evde garip bir çamaşır makinası var. Geçen gün içine 4 gömlek koydum, çalıştırmak için duvardaki zinciri çektiğimden beri bir daha o gömlekleri görmedim. Geçen hafta sadece iki kez yağmur yağdi. İlki 3 gün sürdü; ikincisi ise 4 gün. Benden istediğin yeleği postaya verdim, ancak halan, o koca düğmelerle paketin çok ağır olacağını söyledi; o yüzden düğmeleri kopartıp yeleğin cebine koyduk. Orada bulabilirsin. Sevgiler, annen (Safinaz) NOT: Sana biraz da para gönderecektim ama zarfi bir kere yapıştırmış bulundum.