Выбрать главу

Rada, elleri göğsünde bağlı, kasanın önünde durdu. Ara sıra Maxim’le Gözleri her kesiştiğinde, birbirlerine gülümsüyorlardı, ancak Rada’nın gülümsemelerinin giderek zayıflayıp ikirciklenmesi Maxim’i şaşırttı. Bu durum da Maxim’i oldukça şaşırtıyordu. Çok karışık duygular içindeydi.

İçinde büyüyen tedirginlik hali onu rahatsız etmesine rağmen, Rada’ya bakmaktan hoşlanıyordu. Yemeğin de şaşırtıcı bir biçimde lezzetli ve besleyici oluşu hoşuna gitmişti. Fakat aynı zamanda adamın bunaltıcı, göz ucuyla bakışlarını ve yaşlı kadının gözlerindeki ayıplamayı da hissedebiliyordu.

Bardağından bir yudum aldı. Evet, bu biraydı. Soğuk ve serinletici fakat çok sert diye düşündü.

Adam bir şeyler söyledi ve Rada onun masasına gitti. Tam boğucu bir konuşma başladığı sırada, bir sinek Maxim’e saldırdı ve Maxim onu kovmaya çalıştı. Güçlü, mavi ve küstah sinek önce ordan oraya sıçradı ve vızıldayıp vın-layarak sanki Maxim’e aşkını ilan ediyordu. Onunla ve onun tabağında kalmakta ısrar diyordu. Tabağında yürüdü, yiyeceklerin tadına baktı. İnatçı ve gevezeydi. Kovalamaca, Maxim’in elini yanlış bir zamanda savurup sineğin birasının içine düşmesiyle sona erdi. Maxim bardağı masaya sertçe vurdu ve yemeğini yemeye koyuldu. Bu sırada Rada geri döndü, fakat gülmüyordu. Yüzüne bakmadan, ona bir şeyler sordu.

“Evet” diye cevapladı Maxim, her şey yolundaymış gibi “Rada, güzel” dedi.

Kız ona baktı. Bakışlarındaki korku kesinlikle sahte değildi.

Kasaya doğru yürüdü ve elinde içinde kahverengi bir sıvı olan küçük bir bardakla geri döndü.

“Lezzetli” dedi Maxim, sıcak bir ilgiyle kıza bakarak. “Kötü olan ne? Rada, otur buraya. Konuş. Konuşmalısın.

Gitmemelisin.” Çok dikkatle hazırladığı konuşmasının Rada üzerinde kötü bir etki bırakması Maxim’i şaşırttı. Neredeyse ağlaya cağını düşündü. Kız, Maxim’e bir şeyler fısıldayarak, odadan koşarak çıktı. Kasanın arkasındaki kadın kızgınca bir şeyler söyledi. Maxim, “Bir şeyleri yanlış yapıyorum” diye düşündü.

Bu onu üzmüştü. “Fakat neydi?” Apaçık adam ve yaşlı kadın onun Rada’yla oturup konuşmasından hoşlanmıyorlardı.

Hükümet görevlileri ya da yasa koruyucular olmadıklarına, hiçbir yasayı da çiğnemediğine göre, düşmanca bakışlarını göz ardı etmek en iyisi olacaktı.

Adam bardağını boşaltmıştı ve masanın altından bir baston alarak Maxim’e doğru yavaşça yürüdü. Tam karşısına oturdu ve bastonu masaya dayadı. Maxim’e bakmamasına rağmen onu hedef alarak yavaşça ve güçlükle bir şeyler söyledi.

Sıkça “Massaraksh” kelimesini tekrar ediyordu.

Konuşmasındaki düşmanlık, tonlamasındaki kayıtsızlık, yüz ifadesi ve renksiz cam gibi gözlerindeki boşlukla seyreliyordu.

“Anlamıyorum” dedi Maxim kızgınca.

Adam boş yüzünü ona döndürdü, bu sefer doğrudan ona bakıyordu. Yavaşça ve belirgin bir şekilde Maxim’e bir soru sordu ve aniden uzun, parlayan bir bıçağı bastonundan çıkarıverdi. Maxim dehşete düşmüştü. Ne diyeceğini ve nasıl tepki göstereceğini bilmeksizin çatalını kaparak parmakları arasında döndürmeye başladı. Bu hareketinin adam üzerindeki etkisi ürkütücüydü. Adam, sandalyesine basarak geriye atladı, bıçağını Maxim’e doğru tutarak, garip bir şekilde sindi. Yaşlı kadın, kulak tırmalayıcı bir çığlık attı.

Maxim, şaşkınlık içinde zıpladı. Bir anda adamı yanında buluverdi. O anda, Rada göründü, ikisinin arasına girerek önce adama daha sonra da Maxim’e bağırdı. Tam o noktada, Maxim’in kafası allak bullak olmuştu. Adam, bastonunu alarak bıçağını içindeki gizli yerine soktu ve çıkışa doğru sessizce yürüdü. Kapı ağzında durdu, geri dönerek bir şeyler mırıldandı ve gözden kayboldu.

Rada solgun bir şekilde ve titreyerek ters dönmüş sandalyeyi düzeltti, masa üzerindeki kahverengi su birikintisini sildi ve kirli tabakları topladı. Maxim’e dönerek bir şeyler söyledi. Maxim de her zaman olduğu gibi “Evet” diye cevapladı. Durum ümitsizdi. Rada aynı sözleri tekrarladı, fakat bu sefer sesinde kızgınlık vardı. Buna rağmen Maxim kızgınlıktan çok korku duyduğunu hissedebiliyordu. “Hayır” diye cevapladı ve aniden kasanın arkasındaki kadın yanakları titreyecek kadar yüksek sesle bağırmaya başladı.

Sonunda Maxim kabul etti. “Anlamıyorum.” Kadın, kasanın arkasında fırlayarak Maxim’e doğru hızla ilerledi ve tam karşısında durdu. Gömleğini tutarak ceplerini adamakıllı aradı. Maxim o kadar şaşırmıştı ki karşı koymadı bile, sadece “Yapmamalısın” deyip durdu ve Rada’ya merhamet dilenen gözlerle baktı. Yaşlı kadın, sanki kader anındaymış gibi davranarak aniden kasanın arkasına doğru çekildi ve telefonu kaptı.

“Fank!” dedi Maxim duygusal bir şekilde. “Fank, yaralandı! Gitti. Kötü.”

Gerginlik bir anda duruldu. Rada yaşlı kadına bir şeyler söyledi ve onu telefonu yerine koyması için ikna etti.

Alelacele bir şeyler daha söyledi ve daha sonra sakinleşti.

Rada, tekrar Maxim’i yerine oturttu ve bir bardak serin bira daha verdi. Onu sevindirmek ve teselli etmek için ona katıldı.

Bir süre için her şey yolunda gitti. Rada sorular soruyor, Maxim de sevinç içinde gülümseyerek onlara “Anlamıyorum” diye cevap veriyordu. Maxim güçlükle başka bir cümle daha kurdu. “Yağmur, massaraksh, kötü, sis.” Bu Rada’yı kahkahaya boğdu. Daha sonra diğer kız geldi ve onları selamladı. Rada’yı da alarak odadan çıktı. Bir süre sonra Rada geri döndüğünde üstünde önlüğü yoktu. Parlak kırmızı bir pelerin giymiş, bir el çantası taşıyordu.

“Gidelim” dedi kız ve Maxim yerinden fırladı.

Orayı hemen terk edemediler, çünkü yaşlı kadın tekrar bağırmaya başlamıştı. Bir şeye sinirlenmişti ve bir şeyler istiyordu. Bir kâğıt ile bir kalemi elinde sallıyordu. Rada bir süre onunla tartıştıktan sonra, diğer kız geldi ve yaşlı kadını destekler göründü. Sonunda Rada yumuşadı ve üçü birden Maxim’in karşısına geçti. Önce teker teker sonra hep bir ağızdan aynı soruyu tekrarladılar. Tabii ki, Maxim onları anlamadı. En sonunda Rada herkese susmasını söyledi ve Maxim’in göğsüne hafifçe dokunarak.

“Mac Sim?”

“Maxim” diye onu düzeltti.

“Max?Im?”

“Maxim. Max. değil. Im değil. Maxim.” Rada parmağını burnunun ucuna götürerek “Rada Gaal.

Maxim” dedi.

“Gaal? Guy Gaal?” diye sordu Maxim.

Bir anda her yer ölüm sessizliğine boğuldu. Çok şaşırmışlardı.

“Guy Gaal” diye tekrarladı Maxim, fazlasıyla memnun bir şekilde. “Guy iyi adam.”

Bir anda kadınlar hep bir ağızdan konuşmaya, ortalığı velveleye vermeye başladılar. Rada, Maxim’i kuvvetle çekti ve ona bir şeyler söyledi. Görülüyordu ki, Maxim’in onu nereden tanıdığını öğrenmeyi çok istiyordu. “Guy, Guy, Guy” dedi kısa kısa anlaşılamaz kelimeler seli içinde.

“Massaraksh” diye haykırdı yaşlı kadın, kahkahalar içinde.

Kızlar da ona katıldı. Rada Maxim’i kolundan tuttu ve dışarı yağmura doğru yürüdüler.

Kötü aydınlatılmış sokağın sonuna doğru yürüdüler ve daha da karanlık, köhne ahşap evlerin çamurlu, çarpık çurpuk parke taşlarıyla döşenmiş yol boyunca uzandığı dar bir sokağa girdiler. İki kez daha döndükten sonra eğri, dar başka bir sokağa geldiler. Burası bomboştu, dışarıda bir tane yaya dahi yoktu.